BEN ONU ÇOK SEVDİM
Bazı hikayeler var ki, onları yazarken kelimeler kâğıda değil, yüreğe kazınır. Bu hikaye, her kelimesinde acının ve sevginin bir arada yaşandığı, bir insanın hayatındaki en büyük yıkımı nasıl sessizce taşıdığına tanıklık eder. Bu hikaye, Ayşe’nin hikayesi. Hayatta en büyük suçu “sevmek” olan bir kadının, sevginin ağır bedelini öderken kayboluşunun destanı.
Ayşe, Anadolu’nun bir köşesinde doğmuş, zorluklarla büyümüş, hayata sıkıca tutunmayı öğrenmiş bir kadındı. Çocukken eline dokunan her çiçeğe “güzellik” diyen, gözlerini her kaldırışında gökyüzündeki yıldızlara ulaşmak isteyen, içi umutla dolu bir kız çocuğuydu. Onun masumiyetini koruyan o çocukluk yıllarını, babaannesinin sobalı evindeki dantelli perdeler süslerdi. Ve o çocuk, bir gün büyüdü. Zorluklarla geçen çocukluk günleri, yerini genç bir kadının hayalleriyle dolu kalbine bıraktı.
Bu kitap, sadece bir kadının hikayesi değil. Bu kitap, Ayşe gibi sevginin gölgesinde kaybolmuş, sesini duyuramamış, yitip gitmiş insanların da hikayesidir. Ayşe’nin kaderi, yalnızca bir kadının trajedisi değil, aynı zamanda bir toplumun unuttuğu ve göz ardı ettiği sessiz çığlıkların sembolüdür.
Eğer bu kitabı elinize aldıysanız, Ayşe’yi tanıyın. Onun hayallerini, acılarını ve kaybolmuşluğunu anlamaya çalışın. Çünkü Ayşe, sadece bir insan değil; aynı zamanda sevginin yıkıcı gücünün sessiz bir hatırlatıcısıdır.